| ANASAYFA | YEREL HABERLER | GÜNDEM | SİYASET | EKONOMİ | EĞİTİM | YAZARLAR | GALERİLER | WEB TV | TÜMÜ |
![]() Toplumları ayakta tutan görünmez bağlar vardır. Bu bağlar ; yasalarla değil, kalplerle ; zorunlulukla değil, vicdan ile örülür. İşte biz bu bağlara ‘değer ‘ diyoruz. Değerler, insanın neye inanacağını, nasıl davranacağını ve zor zamanlarda hangi tarafta duracağını belirleyen pusulalardır. Bir toplumun karakteri , sahip olduğu değerlerle şekillenir; bir bireyin insanlığı ise değerleri yaşatabildiği ölçüde anlam kazanır. Birey bulunduğu bir toplumda önce bir değeri öğrenir, benimser ve o değere göre hareket eder. Değerler yalnızca kitaplarda yazılı kavramlar değildir. Onlar, günlük hayatın tam ortasında ; bir bakışta ,bir sessizlikte, bir el uzatışta kendini gösterir. Yardımlaşma, adalet, saygı, sabır ve elbette merhamet ,bu toprakların mayasında yüzyıllardır var olan temel değerlerdir. Bugün hızın, rekabetin ve bireyselliğin gölgesinde kalan bu değerler, aslında insan olmanın en sade ve güçlü ifadesidir. İçinde yaşadığımız çağ ,hızın ve rekabetin altın çağını yaşıyor. Herkes bir yere yetişme telaşında ,herkes bir şeyler başarmanın peşinde. Bütün bu koşuşturmaca içinde kaybettiğimiz en büyük değerlerden biri belki de merhamet .O sanki görünmeyen bir çekmeceye kaldırıldı, ihtiyaç olduğunda açılacak bir şeymiş gibi. Oysa merhamet , günlük hayatın tam içinde ,her adımda ,her nefeste kendini göstermesi gereken bir değerdir. Merhamet çoğu kişi tarafından “acımak” olarak algılanır. Oysa acımak ,yukarıdan bakmanın bir halidir. Merhamet ise yanında durmanın. Anadolu irfanının yüzyıllardır taşıdığı bir söz vardır.” Merhamet eden ,rahmet bulur.” Bu söz ,merhametin sadece karşıdakine uzanan bir el olmadığını ; aynı zamanda insanın kendi hayatına bıraktığı bir iz olduğunu anlatır. Merhamet bir insanın acısını hafifletme isteğidir; yargılamadan ,ayıplamadan, suçlamadan. Merhametin en güzel tarafı karşılık beklememesi. Bir çocuğun yüzünü güldürünce size teşekkür etmesine gerek yoktur, o gülümsemeyi görmeniz zaten yeter de artar. Bir yaşlıya yol gösterirken, bir hayvanı korurken ya da zor durumda birine destek olurken kimse sizi alkışlamaz; ama kalbiniz derin bir huzurla dolar. Çünkü merhamet, kişinin önce kendi içini iyileștirir. Bir başkasına uzattığiniz el aslında kendinize uzattığınız eldir. Insan, bir başkasına iyilik ederken kendi duygularının da karanlık köşelerini aydınlatır. İnsanı insan yapan en eski ve en derin halidir merhamet. Zaman geçse de teknoloji gelişse de ,toplumlar dönüşse de merhametin yerini doldurabilecek başka bir duygu yoktur. Çevremize baktığımızda herkesin farklı bir mücadele verdiğini görürüz. Bir öğrenci sınav stresiyle ,bir anne hayat telaşıyla, bir yaşlı yalnızlıkla ,bir sokak hayvanı açlıkla karşı karşıyadır. Herkesin sırtında görünmeyen bir yük vardır. Bazen bir tebessüm, bazen bir selam , bazen bir bardak su o yükü hafifletmeye değer. İşte merhamet en çok bu küçük anlarda ortaya çıkar. İnsan büyüklüğünü büyük adımlarla değil , küçük ama samimi dokunuşlarla gösterir. Toplum olarak bazen sertleştiğimizi fark ediyoruz. Sosyal medyanın sivri dili, gündemin yorucu karmaşası insanın tahammülsüzleşen tutumları. Hepsi birbirini tetikleyen bir zincir oluşturuyor. Bu zincir merhamet ile kırılabilir. Çünkü merhamet insanın iç sesini yumuşatır, öfkeyi törpüler, yargıyı azaltır. Merhametli insan daha az kırar, daha az kızar ,daha az incitir. Bir toplumun dili merhamet ile değişir; sokaklar daha huzurlu , ilişkiler daha sıcak ,insanlar daha anlayışlı olur. Bugünün dünyasında merhamet aslında bir tür sessiz devrimdir. Gürültü yapmaz ama etkisi derindir. Bağırmaz ama duyulması gereken en güçlü sestir. Merhametle yaklaşan bir ögretmenin bir öğrencinin tüm hayatını deģiştirdiģini, merhametle yaklaşan bir anne-babanin çocuğuna güven verdiğini, merhametle yaklaşan bir komşunun mahallenin havasını bile yumuşattığını hepimiz görürüz
Bugün dünyayı gerçekten değiștirmek istiyorsak, büyük sõzlere değil, küçük merhamet adımlarına ihtiyacımız var. Bir sokak hayvanını doyurmak, bir çocuğun başını okşamak, öfkeli birini yumuşak bir cümleyle sakinleştirmek, yanlış yapmış birini anlamaya çalışmak. Bunların her biri bir dönüşümün başlangıcı olabilir. Ne yapılabilir başka? Aslında çok basit. Geleceğimizi yaşanabilir bir dünya haline dönüştürmek istiyorsak geleceğimizi yani çocuklarımızı en önemli ahlaki değerlerden biri olan merhamet değeri ışığında büyütmek. Sokak hayvanlarının ya da ağaçların da canı var evladım ,onlara zarar verme. Arkadaşın bugün kahvaltı getiremedi belki onunla kahvaltını paylaş. Deden yaşlı olduğundan iyi yürüyemiyor tut elinden dedenin. Arkadaşının boyu kısa olabilir onunla dalga geçme. Bu sihirli cümlelerin sayısı arttırılabilir. Bu bir tohumu sulamak gibi bir şeydir. Her şey zamanında verilmelidir. Çocuklarımızı sadece büyütmemeli onları yetiştirmeliyiz de. Günümüzün sosyal davranış durumları böyle devam ederse geleceği karartabilir. Bu gidişe dur demeli , yalnız benimle olur mu dememeliyiz. Her şey küçük bir adımla başlar.Sonuç olarak merhamet; insanın kendine, çevresine ve hayata bıraktığı en kalıcı mirastır. Ve belki de hepimizin kendine sorması gereken soru şudur: Ben bugün kime merhamet ettim?
Aynur BURAL BÜRLÜKKARA Bingöl Üniversitesi Erken Çocuklukta Ahlak ve Değer eğitimi Yüksek Lisans Öğrencisi / Öğretmen HABER.SİNAN ATAN
YORUM YAZIN
|
|